Tanı Koymak Kolay, Anlamak Zor
DEHB tanısı konduğunda insanlar genellikle "Demek ki odaklanamıyor, çok hareketli, biraz da unutkan…" gibi klişelerle yetinir. Ama mesele o kadar basit değil. Asıl soru şu:Bu beyin neden böyle çalışıyor? Ve böyle çalışması ne anlama geliyor?
Gelin birlikte bu sorunun peşine düşelim — sıkmadan, sade ama derin bir yoldan.
DEHB’li bireylerin beyin yapıları ve işlevleri, klasik nörotipik beyinden birkaç önemli açıdan ayrışır. Bunlardan bazıları:
Prefrontal korteks, planlama, karar verme, görev sürdürme gibi yürütücü işlevlerden sorumlu merkezdir. DEHB’de bu bölgenin aktivasyonu daha düzensiz olabilir. Bu da “biliyorum ama yapamıyorum” hâlini doğurur.
Bu nedenle:
Başlanan işlerin yarım kalması,
Küçük bir görevin dev bir dağa dönüşmesi,
Hedefe doğru adım atılamaması sıkça görülür.
Dopamin, motivasyonun yakıtı gibidir. DEHB’li bireylerde dopamin taşıyıcı genler (özellikle DAT1) daha aktif olabilir; bu da dopaminin sinaptik boşlukta kalma süresini kısaltır. Yani dopamin hızlıca “geri çağrılır” ve beyin yeterince keyif/motivasyon hissedemez.
Bu yüzden:
Sıkıcı işler gözümüzde büyür,
Son dakika baskısı olunca işler uçar,
Keyifli ve ödül içeren şeylere ise anında odaklanabiliriz.
.
DMN, hayal kurma, iç sesle konuşma ve geçmiş/fantazi imgeleriyle ilgili çalışan beyin ağıdır. Nörotipik bireylerde görev anında bu ağ devre dışı kalır. Ama DEHB’lilerde “zihin arkada kendi filmini oynatmaya” devam eder.
Bu nedenle:
Dersi dinlerken bir anda uzaya çıkma,
Karar alırken içten içe başka bir hikâyeye dalma,
Uyurken bile bitmeyen bir iç diyalog hali yaşanabilir.
DEHB’li bireylerde zaman birimlerinin içselleştirilmesi zor olabilir. Beynin “iç kronometresi” ile dış dünyadaki saat aynı hızda çalışmaz. Bu da zaman körlüğünü açıklar.
Bu nedenle:
“Daha çok zaman var” diyip her şeye geç kalmak,
Sadece son dakikada panikle harekete geçmek,
Geçmişi ya da geleceği planlamakta zorlanmak yaygındır.
Afektif nörobilim, yalnızca "ne düşündüğünü" değil, "nasıl hissettiğini" de inceler. DEHB’li bireylerin beyninde duygusal düzenleme mekanizmaları da farklı işler. Özellikle:
Reddedilme hissine aşırı hassasiyet (RSD),
Küçük geri bildirimlerin bile yoğun duygular uyandırması,
Duygusal yoğunluğun hızla yükselip alçalması sıklıkla görülür.
Bu nedenle:
"Çok alınganım" yerine "sinir sistemim daha hızlı tepki veriyor" diyebiliriz.
“Kararsız” değil, “duyguya göre yönlenen” bir zihin yapısına sahibiz.
Bu farklılıklar birer eksiklik değil. Farklı bir bilişsel altyapının işaretleri. DEHB’yi yalnızca “tedavi edilmesi gereken bir durum” olarak değil, “nasıl desteklenmesi gerektiği” sorusuyla birlikte düşünmeliyiz.
Ve bu destek, yalnızca ilaçtan ya da listelerden ibaret değil:
Zamanla değil enerjiyle plan yapmak,
Görevleri değil, sistemleri tasarlamak,
Kendini düzeltmeye değil, anlamaya çalışmak...
Bunların hepsi DEHB zihinleri için daha etkili.
DEHB'de sorun görevde değil, sistemde. Sadece doğru anahtarı arıyoruz.
DEHB’li biriysen ve bazen kendi beynini uzaylı gibi hissediyorsan, haklısın. Çünkü gerçekten farklı çalışıyor. Ama bu farkı anlamak, onu düşman değil, rehber yapmanın ilk adımı.
Bu beyin böyle çalışıyor. Şimdi onunla nasıl iş birliği yapabileceğimizi düşünme zamanı!