DEHB hakkında yazmak zor. Çünkü Google'da "Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu" yazdığında karşına çıkan şeyler:
"Bir gelişimsel bozukluktur."
"Odaklanma güçlüğü, dürtüsellik ve hiperaktivite ile karakterizedir."
"Erkeklerde daha sık görülür."
...Ve birden sen, "Ben bozuk muyum yani?" diye düşünmeye başlarsın.
Dur. Derin bir nefes. Çünkü burada başka bir anlatı var.
Tembellik değildir.
İradeyle ilgili bir problem değildir.
Kötü ebeveynliğin sonucu değildir.
Ergenlik dönemi bunalımı hiç değildir.
"Yapması kolay şeyleri bile yapamamak" durumu değildir — en azından sadece bu kadar basit değil.
Ve en önemlisi: DEHB, yalnızca bir odaklanamama sorunu değildir.
Peki DEHB Nedir?
DEHB, beynin bilgi işleme tarzının sıradan normların dışına taşmasıdır. Yani zihnin:
farklı bir hızda,
farklı bir derinlikte,
farklı bir ritimde çalışması.
Bazen ışık hızında, bazen yokuş yukarı geri viteste. Ama her zaman “farklı”.
Bunu anlamak için önce birkaç temel kavramla tanışalım:
Dakika tutanlar değiliz biz. His tutanlarız. "5 dakikalık iş" ya sonsuz olur ya da bir anda biter. Çünkü zaman, bizim için kronometre değil; duyguya bağlı bir deneyimdir.
DEHB’li beyin, motivasyon üretmeyi dopaminle yapar. Bu yüzden “önemli” olan değil, “ilginç” olan önceliklidir. Biri “Hadi şunu yap” dediğinde değil, bir şey içten içe heyecan yarattığında harekete geçilir.
Dikkat dağıldığı için değil, her şeye aynı anda odaklanıldığı için dağılır. Çünkü filtre yok. Önceliklendirme sistemi farklı çalışır.
Çünkü biz tanıdığımız zihinleri yargılamayı bırakıp, anlamaya başladıkça değişiyoruz.
Bilgiyle kendimizi suçlamak yerine kendimizi tanıyoruz.
Herkesin "bozuk" dediğine biz "karmaşık ama yaratıcı" diyebiliyoruz.
Klinik raporları değil, yaşanmış hikâyeleri dinlemek istiyoruz.
DEHB Dünyası da bu yüzden burada. Bilgiyle bağı güçlendirerek, hisle yoldaşlık ederek.
Eğer bu yazıda kendini bulduysan — yalnız değilsin. Eğer hâlâ “benim gibi var mı?” diyorsan — çok var.
Ve belki bu sayfa, onların bir araya geldiği yer olur.
“DEHB, bir sorundan çok bir soru: Bu zihin böyle çalışıyorsa, ona nasıl alan açarız?”